OECD’nin “Inclusive Business Creation” başlıklı 20 Mayıs 2016 tarihli raporunda, AB içinde, aktif iş arayışında olan 26 milyon “işsiz” olduğu belirtilerek, buna karşı çözüm yollarını içerek politikaların önemine dikkat çekilmişti. Bu önemli olguya çözüm olarak da, “kapsayıcı girişimcilik (inclusive entrepreneurship)” modeli önerilmişti.
Keza, OECD’nin 2015 ve 2017 tarihi “Kayıp Girişimciler (Missing Entrepreneurs)” raporlarında da, işsizliğin yüksek düzeyde seyrettiği ülkelerde “kapsayıcı girişimcilik” politikalarının önemi ortaya koyulmaktadır.
GİRİŞİMCİLİK
Literatürde “girişimcilik (entrepreurship)”, ekonomik gelişmeyi hızlandıran ve üretim faktörlerini (emek, sermaye ve doğal kaynaklar), tüm tarafların çıkarına ve değer yaratacak biçimde bir araya getiren en önemli faaliyetler arasında sayılmaktadır.
Ünlü ekonomist Joseph Schumpeter’e göre girişimcilik, yeni bir ürün, yeni bir üretim yöntemi, yeni bir pazar, yeni bir tedarik kaynağı veya yeni bir organizasyon kurulması veya geliştirilmesine ilişkin faaliyetlerin tümünü içermektedir. Girişimcilerin sahip oldukları bir diğer özellik de, alışılmış iş yapma biçimlerinin dışına çıkabilmeleri, fark edilmemiş mevcut potansiyeli üretime kazandırabilmeleridir.
Bu konuda hemen aklımıza gelen örnek, bir süre önce ana grup şirketi Alphabet ile piyasa değeri itibariyle dünyanın en değerli şirketi haline gelen ve asırlık endüstri devlerini geride bırakan Google olmaktadır. Bir diğer tanımla, 19 yıl önce 25 yaşında iki girişimci tarafından kurulmuş bir şirket.
KAPSAYICI GİRİŞİMCİLİK
Bu iş yöntemi, özellikle 2008 küresel kriz sonrasındaki “istihdamsız ekonomik düzelme (jobless recovery)” beklentisiyle gündeme gelmiştir. Tanımlamadaki başat faktörler “iş yaratma (business creation) ve “kendi kendinin patronu olma (self-employment) olarak ortaya çıkmaktadır.
Kapsayıcı girişimcilik; yerleşim yerlerinin ekosistemlerini kollayan, bireysel veya grup teşebbüslerinin koçluğunu ihtiva eden, fiziksel olarak ve/veya internet ağında faaliyet gösteren “hizmet” türü iş yapma şeklidir. Bu özellikleri de söz konusu iş türüne, kritik (optimum) büyüklüğe ulaşma olasılığı ile birlikte, girişimciye, bu aşamadan sonra bireysel olarak devam etme veya “kurumsan girişimciliğe” doğru bir yol sahibi olma konusunda “hareket serbestîsi /fleksibl olma” olanağı sunmaktadır.
Diğer yandan anılan sistemin, istihdam sorununun aşılması bağlamında, girişimcilik faaliyetlerinin desteklenmesini bir sosyal misyon olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Bir başka ifade ile, kapsayıcı girişimcilik yaklaşımına olan ilgi, istihdam politikalarının önemini de artırmıştır.
GİRİŞİMCİĞİN SAYISAL YERİ ve GİRİŞİMCİLİĞİN SORUNLARI
OECD’nin yukarıda anılan “Kayıp Girişimciler” başlıklı raporları, AB’ndeki girişimcilik faaliyetlerinin sayısal boyutunu ortaya koymakta; girişimcilerin sorunlarını ve politika önerilerini tartışmaya açmaktadır.
Avrupa’da girişimcilik faaliyetlerine yönelik yoğun bir eğilim ve ilgi bulunmaktadır. 15-24 yaş arası nüfusun yüzde 45’i, maaşlı bir çalışan olmak yerine, kendi işlerini kurmaya eğilimli olduklarını beyan etmekteler. Kendi işini kuranların da ağırlıklı olarak, istihdam piyasasına girmekte daha fazla zorluk çeken kesimlerden oldukları görülmektedir.
2014 itibariyle AB’nde kendi işinde çalışan 30,6 milyon kişinin 24,5 milyonu kadınlar, gençler, yaşlılar, AB dışında doğanlar ve son bir yıldır işsiz olanlardan oluştuğu saptanmıştır. Yüksek oranda girişimcilik faaliyeti olmakla birlikte, bu girişimlerin “sürdürülebilir” olma oranları ve büyüme beklentilerinin düşük seviyede kaldığı da, bir diğer gözlem olmaktadır. OECD’nin raporuna göre bu durumun üç temel nedeni bulunuyor: Finansmana yetersiz erişim, profesyonel irtibat ağlarının yetersizliği ve girişimcilik yeteneklerinin tam gelişmemiş olması.
AB’nde istihdam piyasası programları için yapılan harcamaların GSYİH içindeki payları ve bu harcamalar içerisinde yeni şirket kuruluşuna yönelik teşviklerin payı başlıklarında, ülkeler arasında önemli farklıklar görülmektedir. AB genelinde istihdam piyasası programlarına yapılan harcamaların GSYİH’ye oranı yaklaşık yüzde 2 düzeyindeyken, yeni şirket kuruluş teşviklerinin payı bu harcamalar içinde sadece yüzde 1 civarında kaldığı vurgulanmaktadır. Yeni şirket kuruluş teşviklerinin toplam istihdam piyasası programı harcamaları içerisindeki payı, sadece Polonya, Slovakya ve Slovenya’da yüzde 2’nin üstüne çıkmakta.
Yukardaki paragrafta belirtilen bilgilerden yapacağımız çıkarım; girişimcilik faaliyetleri için yeterince teşvik bulunmaması olgusunun, girişimciliğe yönelik ilgiye karşın başarının düşük kalmasının önemli gerekçelerinden biri olduğu şeklindedir.
POLİTİKA ÖNERİLERİ
Söz konusu OECD raporunda, girişimcilik yeteneklerini kuvvetlendirmek için en etkili yöntemlerin arasında koçluk (coaching) ve akıl hocalığı (mentoring) faaliyetleri sayılmakta. Keza, başarılı girişimcilik politika uygulamalarında, iş dünyasından gönüllü koç ve akıl hocalarının bulunmasına önem verildiği belirtilmektedir. Bu uygulamalarda koç ve akıl hocalarına da önceden bir eğitim verilmesi, programların etkinliğini artırdığının saptandığı da aktarılmaktadır.
Diğer yandan, farklı sosyal gruplardan başarılı girişimcilerin rol modelleri olarak ön plana çıkarılmaları da, önerilen politika adımları arasında yer almaktadır. Saniyen, istihdam piyasasında avantajlı durumda bulunmayan kadınlar, gençler, yaşlılar, etnik azınlıklar, göçmenler ve engelli kişilerde gözlemlenen başarılı girişimci örneklerinin, potansiyel girişimcilerin için “iş kurma motivasyonu” sağladığı belirtilmektedir.
Girişimcilerden oluşan irtibat ağlarının desteklenmesi de, girişimcilik yeteneklerinin geliştirilmesi ve finansmana erişimin artırılması için önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Son olarak, kapsayıcı girişimcilik faaliyetlerinin sosyal ve ekonomik etkilerinin ölçülmesi, bu alandaki politikaların geliştirilmesini teşvik ettiğinin gözlendiği açıklanmaktadır.
SONUÇ YERİNE
Özellikle küresel kriz sonrasındaki “istihdamsız ekonomik düzelme”, istihdam politikalarının önemini artırdı. Bu bağlamda, girişimcilik faaliyetlerinin desteklenmesini bir sosyal misyon olarak gören “kapsayıcı girişimcilik” politikaları, işsizlik sorununun mücadelesine yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
AB’nde işsizlik oranının son 4 yılda yüzde 10,5’dan, Ekim 2017 itibariyle yüzde 7,4 oranına gerilemesinde, söz konusu iş modeli uygulamanın da payı olmuştur. Keza, AB’nde yapılacak, girişimcilik faaliyetleri ile ilgili daha geniş analizler, diğer bölgelerin bu tür faaliyetlerine yönelik politika adımlarının geliştirilmesinde faydalı olacağını düşünmekteyiz.
Aynı şekilde, IMF’nin tahminlerine göre işsizlik oranı 2020 yılına kadar yüzde 11’in altına inmeyeceği öngörülen Türkiye yönünden de, bu “kapsayıcı girişimcilik” politikalarına yönelik uygulamanın özenle ele alınmasında yarar bulunmaktadır. Bir başka deyişle, bu tür girişimciliği destekleyen politikaların geliştirilmesi (bireylerin kendi kendini istihdam etmeleri) ve daha yoğun
olarak uygulanması, Türkiye gibi işsizlik oranının uzun süreli olarak yüksek seviyede tutunduğu ülkelerde, işsizliğin azaltılmasında önemli düzeyde destek sunabilecektir.
Özün özü: Teşvikler, taşa/toprağa, betona, rant faaliyetlerine değil; insan kaynağına, marjinal faydası sürekli ve yüksek faktöre yönlendirmelidir.
Comments